18 Ekim 2013 Cuma

Kelimelere Sığınmak


                                                                

Zaman gelir gidilecek bir yol, tutunacak bir dal kalmamış gibi hissedersiniz hayatta. İşte, o zaman kelimeler yetişir imdadınıza, onlara sığınırsınız. Acılarınızı, içsel sıkıntılarınızı, şüphelerinizi, paranoyalarınızı, izlediğiniz bir filmi, okuduğunuz kitabı, küçük sevinçlerinizi kelimelere sığdırmaya çalışırsınız. Bu da yetmez, bilirsiniz.

Mahkemeler kurulur içinizde her gün, yargıçlar, avukatlar çarpışır durur, hesaplaşırsınız kendinizle. Ummadığınız bir anda, kendi kendinizi suçlarken bulursunuz. Tokat atmak, parçalamak, herkesin acıttığından daha çok acıtmak istersiniz varlığınızı. Sonra içinizden bir ses yükselir;“ Bu kadar hırpalama kendini, hayattaki her şeyin sorumlusu sen olamazsın” diyerek sanki bir dost eli uzatır size. Derin bir nefes alırsınız, yaşama yeniden dönmüş gibi hissedersiniz.

Ne çok önyargılara maruz kalırsınız, hayatınızın özünü bilmeyen insanların küçümseyici ve alaycı bakışları keskin bir ok gibi dolaşıp durur bedeninizde. İçinize işler,  bir daha görmek istemezsiniz o kartal pençeli insanları.  Yolda, sokakta görseniz bile başınızı çevirirsiniz, selam vermek gelmez içinizden. Yan gözle süzerek, “kibirli ne olacak” derler bu sefer de. Fakat bilmezler ki, siz artık onlara güveninizi yitirmişsinizdir. Hayatta en önemli şeylerden biri de güven değil midir?

Tanrı içinize yeterince küçümseme duygusu koymamışsa, yüreğiniz hep ezilenden yana olacaktır. Kendinizi mutlu hissettiğiniz anda bile, söyleyemezsiniz kimselere, belki kırarım, incitirim endişesiyle. Zaman, öfkeli insanlardan çok politik insanlara güvenmemeyi öğretir hayat size. Eninde sonunda sapla samanı ayrıştırırsınız, bedeli de yalnızlık olur çoğunlukla.

Kalbiniz kaç kere yanılır, pek çok tokat yersiniz,  yine de gözlerinin içi gülen insanlar aramaktan vazgeçmezsiniz. Bazen, o gözlerin söylediği yalanları çok sonra fark edersiniz, orası da başka. Şu dünyada sizin varlığınızı duyumsatacak bir hüzünlü yüzün çıkacağını umut edersiniz yine de. Bir kuşla göz göze gelirsiniz, bir kedi, bir çocuk çıkar gelir kapınıza, belki de kuşlar, kediler ve çocuklar anlar en çok hâl-i pür-melâl´inizi.

Kan kardeşliği yetmez, ruh kardeşleri ararsınız, hayat bu konuda da cimridir, öyle çabuk çıkarmaz karşınıza. Çıkardıklarını da apansızın alır götürür, çalar hayatınızdan, tek başına bırakır sizi.

Artık, yapacağınız tek şey, inandıklarınızı hayata geçirmektir kimselere aldırmadan. Küçük iğnelemelerden, sahte sohbetlerden arındırırsınız hayatınızı. “Alın, sizin olsun her şey, rahat bırakın beni” diyerek, kendi ayaklarınızın üzerinde mücadelenize devam edersiniz, şiirsel adalet umarak hayattan. 

İmren Tüzün

Antalya,  17 Ekim 2013

©Bütün Hakları Saklıdır / All Right Reserved