30 Aralık 2016 Cuma

Kimi Görsem Ömrüme Zarar / Karşılaşmalar - İmren Tüzün

Kimi Görsem Ömrüme Zarar

Kimi görsem  ömrüme zarar
Zehirli bir dil taşıyorlar
Ağızlarının içinde
Fırsatını kolluyorlar
Akıtmak için birikmiş kinlerini
Anlıyorsun o anda niyetlerini
Bırakmıyorsun elden tedbiri
Soğukkanlılığını koruyorsun sen de
Bir yılan misali

İmren Tüzün

Antalya, Kasım 2016



Karşılaşmalar

Ey Kalbim! Geç git artık
Ruhu kararmış insanlardan
Yeni yüzler ara, yeni ruhlar
Kuşku duy  ama korkma!
Yeni bir insan tanımaktan
Gilles Deleuze’ün dediği gibi
Zararlı karşılaşmalardan
Korusun Tanrı seni
Yararlı karşılaşmalar
Bağışlasın sana.

İmren Tüzün


Antalya, Kasım 2016


Copyright ©  İmren  Tüzün All rights reserved

25 Ekim 2016 Salı

Annemin Makarna Kesme Günleri - İmren Tüzün



Bu sabah radyoda, 25 Ekim’in, “Dünya Makarna Günü” olarak kutlandığını duyunca, eski günler aklıma düştü. Makarna deyince Annem ve Sıdıka aklıma gelir.

Her Sonbahar bir makarna kesme telaşı yaşanırdı bizim evde. Annem, günlerce tavukların yumurtalarını biriktirir, yetmiyorsa konu komşudan yumurta  satın alırdı. Makarnanın sarı renkli ve bol lezzetli olması için yumurta sayısının fazla olması gerekirdi.

Büyük bir hamur leğenine,- genelde demir leğen kullanırdı annem-, unu koyar, bir tarafta kırdığı onca yumurtayı unun içinde oluşturduğu derinliğe döker, üzerine tuz serperdi. Yavaş yavaş yoğurmaya başlar, genelde yumurtalar hamur yapmaya yeterli gelirdi, su kullanmazdı çok fazla.  Hamur bir süre dinlendikten sonra, yardıma gelen kadınlarla birlikte,- halamlar ya da komşular olurdu genellikle-, bezeler senitte hafif kalınca yufkaya dönüştürülürdü.  Hiç unutamadığım beyaz ve temiz çarşaflar üzerine serilirdi yufkalar, saçta pişirilmezdi.  Hamurun tamamı yufkaya dönüştükten sonra,  kuruması beklenirdi, aşırı da kurumaması gerekirdi, yoksa kesmek zorlaşırdı. Bu arada öğle yemeği yenir, çay içilirdi.

Çarşafların üzerindeki yufkalar özenle toplanır, üst üste koyulur ve beş altı  santim kalınlığında parçalara ayrılırdı. Yüksekliği de en az altı yedi santim olurdu bu parçaların. Makarnayı ince ve düzgün kesmek maharet isterdi. Annem düzgün kesilmesine çok önem verir, bu konuda yetenekli insanları çığırırdı makarna kesmeye.  İncecik parçalara ayrılan makarnalar, güneş gören bir odaya serilen temiz çarşaf üzerine yayılarak bir iki gün kuruması için belenirdi. Kuruduğuna emin olduktan sonra,  makarnaları temiz keselere koyardı annem. Artık, bütün kış boyunca yenecek makarna hazırlanmış olurdu. Çocukluğumda hazır makarna nedir bilmiyordum, makarna sadece annemin yaptığı makarnaydı benim için.

Annem, makarnayı  haşladıktan sonra suyunu dökmezdi, makarnayı süzer, suyuna da çorba yapardı. Tereyağlı makarnaların tadına doyum olmazdı doğrusu.

Şehre geldikten sonra hazır makarnaları yemeye başladım.  1976-77 yılı olmalı, Lise öğrencisiyim,  Erzurumlu Yurda Abla ve Cevriye Teyzeyle kalıyorum.  Bir akşam, Yurda Abla, “Bu akşam erişte pişireceğim.”, dedi. Ben de; erişte çok ilginç bir yemek herhalde, diye düşünüyordum. Meğer makarna annemin evde yaptığı makarnanın adıymış, bu anıyı da hiç unutmam.

1990’ların sonuna doğru, Sıdıka çalıştığı araştırma şirketinde Barilla makarnalarının Türkiye’de nasıl karşılanacağı konusunda bir araştırma yapıyor ve pek çok insanla birebir görüşmeler gerçekleştiriyordu. Bu süreçte hiç unutmadığım bir zaman dilimidir.  Ne zaman Barilla makarnası görsem Sıdıka’yı anımsarım.

Bugün artık,  Türkiye’de üretilen makarnaların yanı sıra özellikle İtalya kökenli makarnaları da görüyoruz market raflarında, pek çok çeşidini bulmak mümkün,.


O hikayesi olan makarna günleri ve  sürdürülebilecek pek çok geleneksel tadı  zamansızlık ve modernlik adına gerilerde bıraktık,  anısı belleğimizde yerini koruyor yine de.

29 Ağustos 2016 Pazartesi

Mavi Bir Bulut Gibi - İmren Tüzün

Mavi Bir Bulut Gibi
                                                            Sıdıka’ya...

Dönüyor mu dünya
Yürüdüğüm toprak
Yeryüzü mü
Neredeyim ben
Bir meczup misali
Terkedilmiş gibiyim
Bu zalim dünyada
Mavi bir bulut
Pembe bir çiçek gibi
Uçup giden kardeşim
Sana ilk kitabı ben almıştım
Yeşil kabını
Hiç unutmadığını söylerdin
Sen de yazardın
Günlük defterine
Ömrünün son defterini ve kalemini
Ben alacakmışım meğer
Ahmet gibi senin de
Yazıyla bağını kuran ben oldum
Son günlerinde
Şimdi kiminle
Konuşacağım okuduğumuz
Kitapları
Camil Claduel heykellerini
Görmek için
Kiminle bekleyeceğim
Rodin Müzesi’nin kapısında, saatlerce
Ufizi Müzesi’nde
Boticelli resimlerine
Kiminle bakacağım hayranlıkla
Senin gibi kim sevecek
Lautrec resimlerini
Kitapla, sanatla
Ailemin tek bağı
Kimse senin kadar kızamaz
Sevemez de kimse
Senin kadar beni.

İmren Tüzün

Antalya,  27 Ağustos 2016
Sıdıka  Çalışkan'ın yaptığı çizim - İstanbul, Haziran 2016, kağıt üzeri 

24 Ağustos 2016 Çarşamba

Requiem to My Sister - Imren Tuzun



                                                To Sidika...

The day when I lost my sister
While the tears were breaking down
Nevertheless I announced
The farewell of my sister to the life
By the social media
The invention of 21. century
Aren’t we looking for blood
A bit time ago
To keep her alive
How has changed everything
In a few seconds
We couldn’t keep her alive
She has slipped through our fingers
Like a soap bubble
Maybe we couldn’t believe in enough
The miracles
Her birthday was 20 February
We have committed her to the ground
In 20 August
To the bosom of yellow heat
Neither a tree shade
Nor a grave beside her
They deemed loneliness
Proper to her
However didn’t say my mom
“You don’t deserve this place
Look for your equal in Istanbul
It seems that our imagination
Was not as big as my Mom
The realists dragged and dropped her
To the place where she put up a fight
To get out of
Like Benazir Butto
She was turned back to her homeland too
If I was strong enough
I would carve a grave for her in the rock
She would lie down side by side
With the free spirited Lycians
In the chilly nooks
My sole solace
Probably my mom and dad
Had embraced her
They loved their black daughter
They say that the body dies
The spirits are immortal
They go up to the sky
Go to the stairs of gods
I know her spirit will go around
In the skies of Istanbul
She will feel everything
With gods

Imren Tuzun

Antalya, 21 August 2016

Translated by Serkan Engin

23 Ağustos 2016 Salı

Kardeşime Ağıt - İmren Tüzün

                      
                                                            Sıdıka’ya...

Kardeşimi kaybettiğim gün
Akarken yaşlar gözlerimden
Duyurdum yine de
Kardeşimin hayata vedasını
21 yüzyılın icadı sosyal medyadan
Biraz önce kan aramıyor muyduk
Onu hayatta tutmak için
Saniyeler içinde
Nasıl da değişti her şey
Tutamadık  hayatta
Sabun köpüğü gibi
Kayıp gitti elimizden
İnanmadık belki de
Yeterince mucizelere
Doğduğu gün 20 Şubat
Toprağa verdik 20 Ağustos’ta
Sarı sıcağın bağrına
Ne bir ağaç gölgesi
Ne  de bir mezar yanı başında
Yalnızlığı reva gördüler ona
Oysa annem
Buralara layık değilsin
İstanbul’da ara dengini
Dememiş miydi
Meğer Annem kadar
Büyük değilmiş hayal gücümüz
Gerçekçiler sürükledi getirdi O’nu
Çıkmak için mücadele verdiği yere
Benazir Butto misali
O da döndürüldü aile yurduna
Gücüm yetseydi
Kayalarda mezar oyardım O’na
Özgür ruhlu Likyalılarla
Yatardı yan yana
Serin kuytuluklarda
Tek tesellim
Annem babam kucaklamıştır  onu
Severlerdi kara kızlarını
Bedenler ölür, ruhlar ölmezmiş
Göğe yükselir
Tanrılar katına çıkarmış
Biliyorum ruhu dolaşacak
İstanbul semalarında
Tanrılarla birlikte
Duyumsayacak her şeyi.

İmren Tüzün

Antalya, 21 Ağustos 2016