Felsefe Günlükleri IV
Yine felsefe
derslerine çalıştığım günler. Siyaset Felsefesi II dersi kapsamında,
ulus-devlet, küreselleşme gibi odaklanmış konular.
Ulus
devletin Hitler sonrası Avrupa’da geçirdiği süreç, nasıl homojen yapıdan sosyal
devlete evrildiğini, homojen yapıda kalmakta direnen devletlerin küreselleşmeye
ayak uyduramayacakları dile getiriliyor. Küreselleşme ise ulus devletin
küçüldüğü uluslararası şirketlerin daha çok söz sahibi olduğu, dünyayı tek
elden yönetme arzusu ve isteği olarak adlandırılıyor.
Aslında,
facebook, twitter gibi sosyal medya platformlarının da küreselleşmenin bir
parçası olduğunu düşünebiliriz. Marksist ve sosyalistler de küreselleşmeyi,
yeni emperyalizm veya yeni sömürgecilik düzeni olarak görüyorlarmış.
Tek bir
kültürün(özünde Amerikan kültürünün) tüm dünyaya yayılması, “McWorld Globalization”, ağırlığı,
batılı şirketlerin elinde bulunan medya, film endüstrisi, eğlence, yaşam stili,
kültürel meta, moda yaratımı aracılığıyla ulusal kültürlerin hızla
batılılaşması söz konusudur.
“Küresel
kültür, yerel değerleri, gelenekleri, kültür ve inançları silikleştirmede
dünyanın tek tipleştirilmesi tehlikesini ortaya çıkarmaktadır.”
Ders
çalışmak, hiç bu bahar sonu dönemi kadar ağır gelmemişti. Sıcaklar bastırdı,
insan zihnini toparlayamıyor.
Bir yanda
bulaşıklar, bir yanda çamaşırlar, ev işleri her şeyin benim ilgime muhtaç
olduğu bir ortamda ne kadar başarılı olabilirim? Yine de çırpınıyorum.
Ahmet’in
mezarını yaptırmak sinirlerimi alt üst etti, bunu bekliyordum sanırım, fakat bu
kadar değil. Derslerden sonra daha da bunalıma sokabilir beni, dikkatli olmam
lazım. Ahmet, daha önce yaşıyor gibiydi, mezar taşı bir soğukluk katacak hissi uyandırıyordu bende.
Şimdi,
küreselleşmeyi bir an önce çalışmalıyım.
İmren Tüzün
Antalya, 02
Haziran 2016
Copyright © İmren Tüzün
Bütün hakları saklıdır / All rights reserved