12 Mayıs 2021 Çarşamba

Annemin Boşluğu

Hayatımızın en güzel çağları, anne babamızla geçirdiğimiz çocukluk yıllarıdır sanırım. Ufak tefek sorunlar olsa da fazla endişelenmeyiz, gelecek korkusu sarmamıştır henüz içimizi. Annemizin şefkatli kolları arasında, onun üzerimize titrediği günlerde neşeliyizdir. Hastalıklar uzaktır bizden. Yaşam öylece akıp gidecek, annemizin hep öyle sağlıklı, bizi koruyup kollayacağını, bizi her zaman düşüneceğini ve bizi hiçbir zaman terketmeyeceğini sanırız. 


Gün gelir, ailemizi arkada bırakır, geleceğimizi kurmak için annemizden ayrılır, onu kendi yaşamıylabaşbaşa bırakırız. Sanırız ki, o her zaman aynı sağlığını koruyacak, yıllar onu ezip geçmeyecektir. İş yaşamının getirdiği yoğunluklar, aradaki mesafeler, onun sadece sesini telefonla işitmeye mahkum kılar bizi. Aslında çocuklarından uzak kalışının yalnızlığı sesine yansır annemizin. "Nasılsın, iyi misin "gibi bildik sorulara, uzaktaki çocuğuna yansıtmamak için "iyiyim" cevabını verir o. Biz de onun iyi olduğunu tasarlarız belki de.


 Zaman geçer, birgün bakarız ki, annemiz ciddi bir sayrılığa yakalanmıştır. Bu sayrılık, bilinen, tedavisi mümkün olmayan bir sayrılık da olabilir. O zaman mücadele günleri başlar. Hastahanelere koşarızona bir çare bulmak için. Doktorundan, hasta yakını olarak bizi aydınlatmasını bekleriz. Doktorun, hasta yoğunluğundan mıdır, yoksa ne kadar anlatsam da anlamayacaklar nasıl olsa duygusundan mıdır, sorular yeterince cevaplanamaz.Yeterli açıklamayı alamayabiliriz içimiz burkulur, eş dosttan sayrılık hakkında bilgi edinmeye çalışırız. 


 Bir de anneniz yaşamaya bağlıysa,onun umarsız çırpınışları karşısında eliniz kolunuz bağlı kalırsınız. Gün gelir yaşam onu sizden koparır. Önce şaşkına dönersiniz yokluğu karşısında. İnanmasızordur sizin için. Sanki bir yerden geliverecekmiş gibi hissedersiniz. Günler geçtikçe, içinizden bir parçanın kopup gittiğini, artık dönmeyeceğini duyumsamaya başlarsınız. Sırası gelir, ağlarsınız, gözyaşlarına boğulursunuz. Giysileri, eşyaları, anlattıkları, herşey onu anımsatır size. 



Annemi kaybedişimin üzerinden beş yıl geçti. Zaman geçiyor, ancak onun boşluğu hala içimizde duruyor. Gün geçtikçe, annemin bizim için gösterdiği özverinin, bizim birey olmamamız için harcadığı çabanın, ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlıyorum. Annem, daha üç aylıkken ailesinden yoksun kalmıştı. Fakat onu yetiştiren, büyüten aile, öylesine sevmiş olmalıydı ki, annem özgüveni yüksek, alçak gönüllü bir insan olarak büyümüştü. En büyük düsturu iyilik yapmaktı. Özellikle yoksullara, kimsesizlere büyük bir yakınlık gösterirdi.


Annesini ve babasını göremediği için, ailesi hakkında kendisine anlatılanları aktarmayı çok severdi. Anlattıklarıyla herkesi güldürmeyi başarırdı Annem. Bir çok sorunu olmasına, hayat karşısında ezilmesine karşın, kendi dertlerini başkasına hissettirmezdi.


Değer kaybı yaşadığımız bugünlerde, annemin erdemli duruşunu özlüyorum ve onun değerini daha iyi anlıyorum.

 İmren Çalışkan Tüzün