2 Eylül 2014 Salı

Demre ve Değişim




Son günlerde yazılı ve görsel basında çokça gündeme geldi Demre. Daha çok turizm açısından değerlendiriliyordu. Demre, Antik Myra kenti,  Andrieka ve Noel Baba Kilisesi'yle tarihi bir mirasa sahip.

Doğup, büyüdüğüm bu ilçede geçmişten günümüze ne tür değişimler yaşanıyor, bir de
bu açıdan bakmak gerekiyor sanıyorum. 

Demre, Batı Akdeniz'de, Finike ile Kaş arasında büyük bir ova üzerine kuruludur. Üç tarafı dağlarla çevrili olup, önü denize açıktır. Demre'ye en yakın yerleşim birimleri Beymelek, Köşgerler ve Sura'dır. Bir anlamda bu üç yerleşim birimi varlıklarını Demre'den bağımsız  sürdüregelmiştir bugüne.  
 
Evler, çoğunlukla bahçe içerisindedir.  Mübadele yıllarında gelen göçmenler, Demre'nin bugünkü ilçe merkezine yerleştirilmişler, yerlileri ise merkezin dışında konumlanmışlardır.
 
Günümüzde ise, yerleşim, ilçe merkezi ve dağ yöresi olmak üzere iki bölgede odaklanmıştır. Diğer taraftan, toprağı verimli olduğu için, tarım arazisi üzerinde, bildiğim kadarıyla, yapılaşmaya izin verilmemektedir. 

Narenciye, bir zamanlar Demre'nin en önemli geçim kaynağıydı. Portakal, limon, mandalina
başta olmak üzere, nar, badem, muşmula, kayısı ve daha nice meyve ağaçları bulunurdu
bahçelerde. Sebze, özellikle domates, biber, kabak,  Mart, Nisan aylarında açık alana dikilir ve Haziran, Temmuza kadar sürerdi hasat. O zamanlar, açık hava tarımcılığı yapılıyor, hormon nedir bilinmiyordu. Suni gübreyle birlikte sadece hayvan atıkları gübre olarak kullanılıyordu.  O günlerden hatırladığım, şeker gübrenin baş tacı olduğuydu. Daha sonraları, ilk önce naylon seralar, ardından cam seralar kurulmaya başlandı. Binlerce portakal ağacı söküldü, sera kurmak uğruna.  Elbette, bugün, portakal bahçeleri var yine. Ancak Demre'yi kuşbakışı seyrettiğinizde beyaz bir örtüyle kaplandığını görürüsünüz. Bahçeler yok denecek kadar azdır. Bugün, seralarda domates, biber, patlıcan, kabak, salatalık yetiştiriliyor. Yaş Sebze ve Meyve Hali'nde tüccarlar, üreticiden sebzeleri traktör ve kamyonlarla toplatıyor,  başka bir tüccara pazarlıyorlar. Üreticiden tüketiciye üç dört aracı vasıtasıyla ulaşıyor ürünler.  

Demre'de 1980'lerden başlayarak bir sosyal değişim gözlenmektedir. Toprak sahipleri gün geçtikçe tarlasında çalışmaktan vazgeçip, çevre köylerden gelenlere seralarını kiralayarak ya da onlarla ortaklığa girmeye başlamışlardır. Bu ortaklıktan ve kiradan gelen parayla geçimlerini sağlamaya başlamışlardır. Ancak, zaman içerisinde, dışarıdan gelenlerin yavaş yavaş toprakları kendi mülkiyetlerine geçirdiklerini görmekteyiz.  

Bu gelişimden en fazla Demreli kadınların etkilendiğini söyleyebiliriz. Daha önceleri
seralarda çalışan, toğrağa yakın olan kadınlar, şehir hayatına benzer bir yaşam biçimine yönelmeye başladılar. Daha çok boş zaman elde eden, dolayısıyla evde kalmak zorunda kalan kadınlar, ev gezmelerini günlere dönüştürdüler.
 
Ekonomik durumu daha iyi olanlar ise, kış aylarında, çocuklarını okutmak için, şehirde ev tutuyor, onlara eşlik ediyorlar. Yaşam biçiminin yavaş yavaş değişmesine rağmen, Demreli kadınlar yine de eski alışkanlıklarını sürdürüyorlar. Kanaviçe, dantel, iğne oyası gibi el işlerini yapmaya devam ediyorlar. Bana göre,  bu el işleri her evde hazine gibi yatıyor. 

Bu değişimler sadece kadınların yaşamında söz konusu değil tabii ki. Demreli erkekler ise, ticarete atılıyorlar ya da kiracı ve ortaklık ilişkilerini takip ediyorlar. 

Demre'ye çevre köylerden gelerek, sera kiralayan,  ortaklığa girenler, kötü koşullar
taşıyan naylon barakalarda barınıyorlardı. Yavaş yavaş küçük evler yapmaya başladılar.
Koşullarını düzeltip, tarla alabilenler ise artık kendi evlerini yapıp, yerleşik düzene
geçiyorlar.  

İlçe olmasından sonra, devlet dairelerinin gelmesiyle beraber, Demre'ye atanan memurların da ilçenin yaşamına canlılık getirdiğini söyleyebiliriz. Tüm bu değişimleri ele alırken insan kendisinin yaşadıklarına geri dönmeden edemiyor ve şimdiki kuşakların ne kadar şanslı olduğunu düşünüyor. 

1970'li yılların başına gidelim. Ortaokula başladığımda, bir kaç gün sınıfımızda sıra olmadığından dersleri çimenler üzerinde yaptığımızı hatırlıyorum. Neyse ki, çok kısa sürede sıralarımıza kavuştuk. Daha sonra sınıfta küçük kütüphaneler bile oluşturuldu. Bu olanaksızlıklara rağmen, gelen eğitmenler açısından şanslıydık. O zamanlar Demre sürgün yeriydi, çok iyi öğretmenler gelmişti. Bizlerin iyi yetişmesi için büyük çaba sarfettiler. Aynı yıllarda hala Lise yoktu. Öğrenciler Kaş, Finike, Elmalı ve Antalya'ya giderdi. Bazen, çok ender

Olarak, İstanbul ve İzmir'i tercih edenler olurdu. 1980'li yıllara geldiğimizde Lise de açıldı. Bugün artık, Demre'de İlkokul, Ortaokul ve Lise mevcut. Öğrenciler, bir zamanlar bizim yapmak zorunda kaldığımız gibi, yürüyerek okula gitmiyorlar, şimdilerde onları okullarına servisler taşıyor.
 

Demre'nin yaşadığı süreç, gelenek ve göreneklere de yansıdı. Örneğin, eskiden üç gün, üç gece düğünler yapardı zengini, fakiri. Perşembe akşamı gençler çuvallara buğday doldurur, onları döverler, keşkeklik haline getirirlerdi. Cuma günü oğlan evinde bayrak dikilir, cumartesi günü kına gecesi yapılırdı. Pazar günü ise gelin almasıydı. Artık bu gelenek neredeyse bitmiş gibi. Düğün salonunda veya evlerde yapılıyor ve sadece bir gece sürüyor evlilik törenleri.  

Deniz olmasına rağmen, denizle ilişkisi çok da yoğun değildi Demrelinin. Yaylaya göçmek daha öncelikliydi. Demre'nin hemen yakında bulunan Kekova'nın son yıllarda keşfedilmesiyle deniz de ilçe halkının geçim kaynağı olmaya başladı ve bir anlamda denizi keşfetmiş oldular. Tekrar geriye dönersek; öyle sıcaklar olurdu ki, saat 11:00'e kadar hayvanlar otlatılır, bahçeler sulanır, akşam üstü saat beşten önce bir yerlere çıkılmazdı. Geçmişte, Demre'nin en önemli sorunu elektrik ve suydu. Yağmur suyu kuyularda biriktirilir, içme suyu olarak kullanılırdı.  

Elektrik ise, uzun süre sadece Demre'nin merkezine verilebildi. Çocukluğumuz gaz lambasıyla aydınlanarak, onun altında ders çalışarak geçti. 1980'den sonra elektrik ve su evlere bağlanmaya başlandı.  

Bugün Demre'nin sorunları hala tam olarak çözümlenmiş değildir. Özellikle, aşırı yağışların getirdiği su baskınları bir sorun olarak çözülmeyi beklemektedir. Sera atıklarının, çevreyi ve insan sağlığını daha fazla tehdit edecek boyuta gelmemesi için çevre halkının ve yerel yönetimlerin duyarlı olması gerekiyor.  

Noel Baba Kilisesi ve Myra Antik Kenti turizmin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Bu nedenle, Demre'de turizmin geleceğinin açık olduğunu söyleyebiliriz. Turizm aynı zamanda insanlar arası iletişimi güçlendiren bir olgudur. Hem ekonomik hem de kültürel değişime ivme kazandırır. Turizmin, Demre'de daha da gelişmesi ilçe halkının sahip çıkmasına, yerel yöneticilerin buna yürekten inanmasına bağlıdır.
 

İmren Çalışkan Tüzün

©Tüm Hakları Saklıdır. 

 

Yayınlandığı Gazete 

“Demre ve Değişim-1” – Antalya Körfez - 25 Ağustos 2004, Çarşamba    Sayfa 4 

“Demre ve Değişim-2” – Antalya Körfez - 01 Eylül 2004, Çarşamba         Sayfa 4