Yaz aylarından Sonbahara geçerken
yavaştan tezgahlarda görünmeye başlar. Yaz boyunca , o sıcak
günlerin ısısıyla içindeki taneleri
günden güne çoğaltır, irileştirir. Çiçekten meyveye dönüştüğünü fark edersiniz
de ne zaman öyle irileşip büyüdüğünü ve renginin yeşilden bordoya doğru
değiştiğini pek de gözlemleyemezsiniz. Bir de bakarsınız ki pazarda, manavda
satışa sunulmaya başlamıştır. Akdeniz’in bu büyülü meyvesi nar, inci taneleri gibi saçılmaya başlar etrafa.
Çocukluğumda, bahçemizin etrafı
nar ağaçlarıyla doluydu. Ekşi ve tatlı narları Sonbaharda toplayıp, konu
komşuya dağıtmak, paylaşmak mutluluk verirdi bize. Fazlasını ise güneş görmeyen
kilerde saklar, kış boyunca yerdik.
Şimdiler de artık sadece taneyle
alıyoruz narları. Kesip, etrafa saçmadan, örtüleri, üstünüzü kirletmeden yemek
epeyce maharet ister. Rengi öyle
kuvvetlidir ki damladığı yerde izini bırakır.
Mutfakta bir narı kesip, tanelerini ayıklarken
annemin anlattığı hikâye
aklıma düştü birden. Çocukluğumuzda annem yaşadığı bu hikâyeyi pek
çok kez anlatmıştır, biz de her seferinde dinlemiş, belki de aynı soruyu
sormuşuzdur.
Ailem, büyük bahçenin işlerinin üstesinden
gelemediği için, her zaman,
yanlarında çalışan yardımcıları olurdu.
Bazıları aileden sayılırdı. Babaannemin kız kardeşi, Emine Teyzem’in
evlatlık olarak büyüttüğü Adil Ağabey de bize yardım ederdi işlerimizde. Annem
ve Adil Ağabey bir nar mevsimi iddiaya
girmişler. Kim bir narın tanesini hiç düşürmeden yerse o kazanacak ve hediye
alınacakmış. Annem dökmeden yemeyi
başaramamış. Fakat, Adil Ağabey öylesine titiz ve ağır yiyormuş ki, hiçbir tane
dökülmüyormuş. Adil Ağabey tam narı bitirmek üzereyken, annem bir kurnazlık
düşünmüş ve kendi nar tanesinden bir tanesini o fark etmeden atmış. Adil Ağabey,
“ ben narımı bitirdim, bir tane bile dökmedim” demiş. Annem, “kalk etrafına
bakalım belki bir tane dökülmüştür” demiş.
Adil Ağabey nar tanesini görünce çok
üzülmüş ve kendi kendine söylenmeye başlamış. ” Nasıl olur, o kadar dikkatli yedim ki bir tane bile
düşmesi imkansız” diyormuş. Adil Ağabey’in
çok üzüldüğünü gören annem, suçunu
itiraf etmiş.” O taneyi ben atmıştım” demiş. Böylece, Adil Ağabey’in üzüntülü
hali sevince dönmüş ve annemin söz verdiği gömleği almaya hak kazanmış.
Biz
anneme, o nar tanesini Adil Ağabey
görmeden nasıl atabildiğini sorardık hep.
O da her seferinde anlatırdı bize bıkmadan.
İşte bir
nar mevsimi daha gelip geçmek üzere. Antalya’da şehir merkezine, Kalekapısı’na
düşerse yolunuz, Attalos Heykeli’nin hemen arkasındaki bir dükkanda nar suyu
sıkıp satan gençlerin seslerini işitebilirsiniz. Taze nar suyu, Granatapfel… Güler yüzlü gençler, yerli yabancı pek çok insana taze nar suyu
satmaya çalışırlar gün boyunca.
İmren Çalışkan Tüzün
©Bütün Hakları Saklıdır / All Right Reserved