22 Ekim 2013 Salı

Nar Tanesi

       
Yaz aylarından Sonbahara geçerken yavaştan tezgahlarda  görünmeye başlar. Yaz boyunca , o sıcak günlerin  ısısıyla içindeki taneleri günden güne çoğaltır, irileştirir. Çiçekten meyveye dönüştüğünü fark edersiniz de ne zaman öyle irileşip büyüdüğünü ve renginin yeşilden bordoya doğru değiştiğini pek de gözlemleyemezsiniz. Bir de bakarsınız ki pazarda, manavda satışa sunulmaya başlamıştır. Akdeniz’in bu büyülü meyvesi nar,  inci taneleri gibi saçılmaya başlar etrafa.

Çocukluğumda, bahçemizin etrafı nar ağaçlarıyla doluydu. Ekşi ve tatlı narları Sonbaharda toplayıp, konu komşuya dağıtmak, paylaşmak mutluluk verirdi bize. Fazlasını ise güneş görmeyen kilerde saklar, kış boyunca yerdik.

Şimdiler de artık sadece taneyle alıyoruz narları. Kesip, etrafa saçmadan, örtüleri, üstünüzü kirletmeden yemek epeyce maharet ister.  Rengi öyle kuvvetlidir ki damladığı yerde izini bırakır.
                Mutfakta bir narı kesip, tanelerini ayıklarken annemin anlattığı hikâye aklıma düştü birden. Çocukluğumuzda annem yaşadığı bu hikâyeyi pek çok kez anlatmıştır, biz de her seferinde dinlemiş, belki de aynı soruyu sormuşuzdur. 

                Ailem,  büyük bahçenin işlerinin üstesinden gelemediği  için,  her zaman,  yanlarında çalışan yardımcıları olurdu.  Bazıları aileden sayılırdı. Babaannemin kız kardeşi, Emine Teyzem’in evlatlık olarak büyüttüğü Adil Ağabey de bize yardım ederdi işlerimizde. Annem ve Adil Ağabey  bir nar mevsimi iddiaya girmişler. Kim bir narın tanesini hiç düşürmeden yerse o kazanacak ve hediye alınacakmış.  Annem dökmeden yemeyi başaramamış. Fakat, Adil Ağabey öylesine titiz ve ağır yiyormuş ki, hiçbir tane dökülmüyormuş. Adil Ağabey tam narı bitirmek üzereyken, annem bir kurnazlık düşünmüş ve kendi nar tanesinden bir tanesini o fark etmeden atmış. Adil Ağabey, “ ben narımı bitirdim, bir tane bile dökmedim” demiş. Annem, “kalk etrafına bakalım belki bir tane dökülmüştür”  demiş.  Adil Ağabey nar tanesini görünce çok üzülmüş ve kendi kendine söylenmeye başlamış. ” Nasıl  olur, o kadar dikkatli yedim ki bir tane bile düşmesi imkansız” diyormuş.  Adil Ağabey’in çok üzüldüğünü gören annem,  suçunu itiraf etmiş.” O taneyi ben atmıştım” demiş. Böylece, Adil Ağabey’in üzüntülü hali sevince dönmüş ve annemin söz verdiği gömleği almaya hak kazanmış.

                Biz anneme,  o nar tanesini Adil Ağabey görmeden nasıl atabildiğini sorardık hep.  O da her seferinde anlatırdı bize  bıkmadan.  

                İşte bir nar mevsimi daha gelip geçmek üzere.  Antalya’da şehir merkezine, Kalekapısı’na düşerse yolunuz, Attalos Heykeli’nin hemen arkasındaki bir dükkanda nar suyu sıkıp satan gençlerin seslerini işitebilirsiniz. Taze nar suyu, Granatapfel…  Güler yüzlü  gençler,  yerli yabancı pek çok insana taze nar suyu satmaya çalışırlar gün boyunca.            

İmren Çalışkan Tüzün   
©Bütün Hakları Saklıdır / All Right Reserved