Son günlerde yazılı ve görsel basında çokça gündeme geldi
Demre. Daha çok turizm açısından değerlendiriliyordu. Demre, Antik Myra kenti, Andrieka ve Noel Baba Kilisesi'yle tarihi bir
mirasa sahip.
Doğup, büyüdüğüm bu ilçede geçmişten günümüze ne tür
değişimler yaşanıyor, bir de
bu açıdan bakmak gerekiyor sanıyorum.
Demre, Batı Akdeniz'de, Finike ile Kaş arasında büyük bir
ova üzerine kuruludur. Üç tarafı dağlarla çevrili olup, önü denize açıktır.
Demre'ye en yakın yerleşim birimleri Beymelek, Köşgerler ve Sura'dır. Bir
anlamda bu üç yerleşim birimi varlıklarını Demre'den bağımsız sürdüregelmiştir bugüne.
Evler, çoğunlukla bahçe içerisindedir. Mübadele yıllarında gelen göçmenler,
Demre'nin bugünkü ilçe merkezine yerleştirilmişler, yerlileri ise merkezin
dışında konumlanmışlardır.
Günümüzde ise, yerleşim, ilçe merkezi ve dağ yöresi olmak
üzere iki bölgede odaklanmıştır. Diğer taraftan, toprağı verimli olduğu için, tarım arazisi
üzerinde, bildiğim kadarıyla, yapılaşmaya izin verilmemektedir.
Narenciye, bir zamanlar Demre'nin en önemli geçim kaynağıydı.
Portakal, limon, mandalina
başta olmak üzere, nar, badem, muşmula, kayısı ve daha
nice meyve ağaçları bulunurdu
bahçelerde. Sebze, özellikle domates, biber, kabak, Mart, Nisan aylarında açık alana dikilir ve
Haziran, Temmuza kadar sürerdi hasat. O zamanlar, açık hava tarımcılığı yapılıyor,
hormon nedir bilinmiyordu. Suni gübreyle birlikte sadece hayvan atıkları gübre
olarak kullanılıyordu. O günlerden
hatırladığım, şeker gübrenin baş tacı olduğuydu. Daha sonraları, ilk önce naylon
seralar, ardından cam seralar kurulmaya başlandı. Binlerce portakal ağacı
söküldü, sera kurmak uğruna. Elbette,
bugün, portakal bahçeleri var yine. Ancak Demre'yi kuşbakışı seyrettiğinizde
beyaz bir örtüyle kaplandığını görürüsünüz. Bahçeler yok denecek kadar azdır.
Bugün, seralarda domates, biber, patlıcan, kabak, salatalık yetiştiriliyor. Yaş
Sebze ve Meyve Hali'nde tüccarlar, üreticiden sebzeleri traktör ve kamyonlarla
toplatıyor, başka bir tüccara
pazarlıyorlar. Üreticiden tüketiciye üç dört aracı vasıtasıyla ulaşıyor ürünler.
Demre'de 1980'lerden başlayarak bir sosyal değişim
gözlenmektedir. Toprak sahipleri gün geçtikçe tarlasında çalışmaktan vazgeçip,
çevre köylerden gelenlere seralarını kiralayarak ya da onlarla ortaklığa
girmeye başlamışlardır. Bu ortaklıktan ve kiradan gelen parayla geçimlerini
sağlamaya başlamışlardır. Ancak, zaman içerisinde, dışarıdan gelenlerin yavaş
yavaş toprakları kendi mülkiyetlerine geçirdiklerini görmekteyiz.
Bu gelişimden en fazla Demreli kadınların etkilendiğini
söyleyebiliriz. Daha önceleri
seralarda çalışan, toğrağa yakın olan kadınlar, şehir
hayatına benzer bir yaşam biçimine yönelmeye başladılar. Daha çok boş zaman
elde eden, dolayısıyla evde kalmak zorunda kalan kadınlar, ev gezmelerini
günlere dönüştürdüler.
Ekonomik durumu daha iyi olanlar ise, kış aylarında,
çocuklarını okutmak için, şehirde ev tutuyor, onlara eşlik ediyorlar. Yaşam
biçiminin yavaş yavaş değişmesine rağmen, Demreli kadınlar yine de eski
alışkanlıklarını sürdürüyorlar. Kanaviçe, dantel, iğne oyası gibi el işlerini
yapmaya devam ediyorlar. Bana göre, bu
el işleri her evde hazine gibi yatıyor.
Bu değişimler sadece kadınların yaşamında söz konusu değil
tabii ki. Demreli erkekler ise, ticarete atılıyorlar ya da kiracı ve
ortaklık ilişkilerini takip ediyorlar.
Demre'ye çevre köylerden gelerek, sera kiralayan, ortaklığa girenler, kötü koşullar
taşıyan naylon barakalarda barınıyorlardı. Yavaş yavaş
küçük evler yapmaya başladılar.
Koşullarını düzeltip, tarla alabilenler ise artık kendi
evlerini yapıp, yerleşik düzene
geçiyorlar.
İlçe olmasından sonra, devlet dairelerinin gelmesiyle
beraber, Demre'ye atanan memurların da ilçenin yaşamına canlılık getirdiğini
söyleyebiliriz. Tüm bu değişimleri ele alırken insan kendisinin
yaşadıklarına geri dönmeden edemiyor ve şimdiki kuşakların ne kadar şanslı olduğunu düşünüyor.
1970'li yılların başına gidelim. Ortaokula başladığımda,
bir kaç gün sınıfımızda sıra olmadığından dersleri çimenler üzerinde
yaptığımızı hatırlıyorum. Neyse ki, çok kısa sürede sıralarımıza kavuştuk. Daha
sonra sınıfta küçük kütüphaneler bile oluşturuldu. Bu olanaksızlıklara rağmen,
gelen eğitmenler açısından şanslıydık. O zamanlar Demre sürgün yeriydi, çok iyi
öğretmenler gelmişti. Bizlerin iyi yetişmesi için büyük çaba sarfettiler. Aynı
yıllarda hala Lise yoktu. Öğrenciler Kaş, Finike, Elmalı ve Antalya'ya giderdi.
Bazen, çok ender
Olarak, İstanbul ve İzmir'i tercih edenler olurdu. 1980'li
yıllara geldiğimizde Lise de açıldı. Bugün artık, Demre'de İlkokul, Ortaokul ve
Lise mevcut. Öğrenciler, bir zamanlar bizim yapmak zorunda kaldığımız gibi,
yürüyerek okula gitmiyorlar, şimdilerde onları okullarına servisler taşıyor.
Demre'nin yaşadığı süreç, gelenek ve göreneklere de
yansıdı. Örneğin, eskiden üç gün, üç gece düğünler yapardı zengini, fakiri.
Perşembe akşamı gençler çuvallara buğday doldurur, onları döverler, keşkeklik
haline getirirlerdi. Cuma günü oğlan evinde bayrak dikilir, cumartesi günü kına
gecesi yapılırdı. Pazar günü ise gelin almasıydı. Artık bu gelenek neredeyse
bitmiş gibi. Düğün salonunda veya evlerde yapılıyor ve sadece bir
gece sürüyor evlilik törenleri.
Deniz olmasına rağmen, denizle ilişkisi çok da yoğun
değildi Demrelinin. Yaylaya göçmek daha öncelikliydi. Demre'nin hemen yakında
bulunan Kekova'nın son yıllarda keşfedilmesiyle deniz de ilçe halkının geçim
kaynağı olmaya başladı ve bir anlamda denizi keşfetmiş oldular. Tekrar geriye
dönersek; öyle sıcaklar olurdu ki, saat 11:00'e kadar hayvanlar otlatılır,
bahçeler sulanır, akşam üstü saat beşten önce bir yerlere çıkılmazdı. Geçmişte,
Demre'nin en önemli sorunu elektrik ve suydu. Yağmur suyu kuyularda
biriktirilir, içme suyu olarak kullanılırdı.
Elektrik ise, uzun süre sadece Demre'nin merkezine
verilebildi. Çocukluğumuz gaz lambasıyla aydınlanarak, onun altında ders çalışarak
geçti. 1980'den sonra elektrik ve su evlere bağlanmaya başlandı.
Bugün Demre'nin sorunları hala tam olarak çözümlenmiş
değildir. Özellikle, aşırı yağışların getirdiği su baskınları bir sorun olarak
çözülmeyi beklemektedir. Sera atıklarının, çevreyi ve insan sağlığını daha
fazla tehdit edecek boyuta gelmemesi için çevre halkının ve yerel yönetimlerin
duyarlı olması gerekiyor.
Noel Baba Kilisesi ve Myra Antik Kenti turizmin önemli bir
parçasını oluşturmaktadır. Bu nedenle, Demre'de turizmin geleceğinin açık olduğunu
söyleyebiliriz. Turizm aynı zamanda insanlar arası iletişimi güçlendiren bir
olgudur. Hem ekonomik hem de kültürel değişime ivme kazandırır. Turizmin,
Demre'de daha da gelişmesi ilçe halkının sahip çıkmasına, yerel yöneticilerin
buna yürekten inanmasına bağlıdır.
İmren Çalışkan
Tüzün
©Tüm Hakları Saklıdır.
Yayınlandığı Gazete
“Demre ve Değişim-1” – Antalya Körfez - 25 Ağustos 2004,
Çarşamba Sayfa 4
“Demre ve Değişim-2” – Antalya Körfez - 01 Eylül 2004,
Çarşamba Sayfa 4
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder