Gün gelir, ailemizi arkada bırakır, geleceğimizi kurmak için annemizden ayrılır,
onu kendi yaşamıylabaşbaşa bırakırız. Sanırız ki, o her zaman aynı sağlığını koruyacak,
yıllar onu ezip geçmeyecektir. İş yaşamının getirdiği yoğunluklar, aradaki mesafeler,
onun sadece sesini telefonla işitmeye mahkum kılar bizi. Aslında çocuklarından uzak
kalışının yalnızlığı sesine yansır annemizin. "Nasılsın, iyi misin "gibi bildik
sorulara, uzaktaki çocuğuna yansıtmamak için "iyiyim" cevabını verir o. Biz de
onun iyi olduğunu tasarlarız belki de.
Zaman geçer, birgün bakarız ki, annemiz ciddi bir sayrılığa yakalanmıştır.
Bu sayrılık, bilinen, tedavisi mümkün olmayan bir sayrılık da olabilir.
O zaman mücadele günleri başlar. Hastahanelere koşarızona bir çare bulmak için.
Doktorundan, hasta yakını olarak bizi aydınlatmasını
bekleriz. Doktorun, hasta yoğunluğundan mıdır, yoksa ne kadar anlatsam da
anlamayacaklar nasıl olsa duygusundan mıdır, sorular yeterince
cevaplanamaz.Yeterli açıklamayı alamayabiliriz içimiz burkulur, eş dosttan
sayrılık hakkında bilgi edinmeye çalışırız.
Bir de anneniz yaşamaya bağlıysa,onun umarsız çırpınışları karşısında
eliniz kolunuz bağlı kalırsınız. Gün gelir yaşam onu sizden koparır.
Önce şaşkına dönersiniz yokluğu karşısında. İnanmasızordur sizin için.
Sanki bir yerden geliverecekmiş gibi hissedersiniz. Günler
geçtikçe, içinizden bir parçanın kopup gittiğini, artık dönmeyeceğini
duyumsamaya başlarsınız. Sırası gelir, ağlarsınız, gözyaşlarına boğulursunuz.
Giysileri, eşyaları, anlattıkları, herşey onu anımsatır size.
Annemi kaybedişimin üzerinden beş yıl geçti. Zaman geçiyor, ancak onun boşluğu hala
içimizde duruyor. Gün geçtikçe, annemin bizim için gösterdiği özverinin, bizim
birey olmamamız için harcadığı çabanın, ne kadar önemli olduğunu daha iyi
anlıyorum.
Annem, daha üç aylıkken ailesinden yoksun kalmıştı. Fakat onu
yetiştiren, büyüten aile, öylesine sevmiş olmalıydı ki, annem özgüveni yüksek,
alçak gönüllü bir insan olarak büyümüştü. En büyük düsturu iyilik yapmaktı.
Özellikle yoksullara, kimsesizlere büyük bir yakınlık gösterirdi.
Annesini ve babasını göremediği için, ailesi hakkında kendisine anlatılanları aktarmayı çok
severdi. Anlattıklarıyla herkesi güldürmeyi başarırdı Annem. Bir çok sorunu
olmasına, hayat karşısında ezilmesine karşın, kendi dertlerini başkasına
hissettirmezdi.
Değer kaybı yaşadığımız bugünlerde, annemin erdemli duruşunu
özlüyorum ve onun değerini daha iyi anlıyorum.
İmren Çalışkan Tüzün